Kırılmaya Dair Derleme.

Ortaya karışık bir şeyler yazmak istedim bugün. Ünlü kitap ve yazarlardan ya da sosyal medyada okumuş olduğum ve bana çok anlamlı gelen birkaç cümleyi de alıntılayarak buraya yazdığım, son olarak kendi cümlelerimle tamamladığım bir yazı yazmak geldi içimden. Konumuz ‘Kırılmak’ "Bir kalbi kırdıktan sonra gelen özür doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir, ihtiyaç kalmaz." Pablo Neruda'nın bir sözü. "Bir insanı kırdığınızda sadece o insanı kırmış olmuyorsunuz, onunla birlikte onun heveslerini, onun hayallerini de kırmış oluyorsunuz. Ve bu kırgınlıkların bazen geri dönüşü de olmayabiliyor. Çünkü kırılan bir insan artık eskisi gibi hissedememeye başlıyor ve bu cidden çok kritik bir duygudur. Eskisi gibi olamama senin artık özrünün, senin artık af dilemenin de bir anlamı olmadığını ifade ediyor. Geri dönülemez kırgınlıkları yaşatacak şeyleri yapmamamız lazım. Yoksa ne kadar özür dilerseniz dileyin, ne kadar af dilerseniz dileyin o kişiye tekrar ulaşamayabilirsiniz." Kırılan her bir insan aslında biraz da değersiz hisseder. Ve sadece özür dileyerek gönül alınabileceğini sanmakta aptallıktır. Kırılanlar kırıldığı duygunun devamsızlığını ister. Özür dileyip tekrarlanan bir olay örgüsü ikili ilişkiyi değersizleştirir ve atıl bırakır. Gönül kırmak bir o kadar basitken geri almasını da iki kelimeye sığdırmak çok nankörlüktür. Biraz cinsiyetçi bir tabir olacak ama sanırım bir kadın olduğumdan ve partnerimin bir erkek olduğundan dolayı bir yerde gördüğüm bu cümle bana kırıldığımda çok acımasız gelmesinin yanında bir o kadarda çok mantıklı gedli. "Yani bilmiyorum ben erkek olsaydım beni sevdiğini bildiğim kızın kalbini her seferinde bu kadar kıramazdım, mutluluğunu elinden alamazdım." O kadar içimi yansıtan bir cümleydi ki buraya da eklemek istedim. Aslında karşılıklı söylenebilecek ya da hissedilebilecek laf ama dediğim gibi kadınım ve karşı cinse bu şekilde yazılması beni daha da tetikledi. Önceden sevgi olsun her şey halledilebilir cümlesini çok kez kurduğumu hatırlıyorum. Geçen gördüğüm alıntıda ise şu yazıyordu; "Ve birden ağzımdan sevmek her zaman yeterli olmaz cümlesi çıktı bu garipti çünkü ben sevginin her zaman her şeyi çözebileceğine inanırdım." Çok kırdığını hissettim bu cümlenin beni çünkü değiştim, büyümek sürekli kırılmayı ve sevgi gibi kutsal bir duyguyu aşağı çekmeyi gerektiriyorsa eğer ben böyle bir şeyin içine girmek hiç istemiyorum. Sürekli anlaşılmak istendim, tek ricamda buydu oysa. Gerçekten tek istediğim beni anlayan birkaç insanla yaşayıp gitmek. Yoksa hayat çok zorlaşıyor. Olay örgülerinde nasıl hissettiğini anlatsan bile sarpa sarabiliyor her şey. Bununla ilgilide bir yazı okudum "Beni hep dinlemişsin de anlayan hiç olmamışsın. Eğer anlasaydın, bu sevgi sırtımda yük değil, göğsümde çiçek olurdu." İlgisizlik, anlaşılmamak, fark edilmemek, özen gösterilmemek o kadar hassas duygular ve kavramlar ki biraz fazlası işi batırabilirken biraz azı her şeyin sonunu getirebilir. Size nacizane tavsiyem sizi dibe çeken, verdiğiniz ilgiyi kırgınlık yumağı ile size geri veren, sizi siz gibi hissettirmeyen kim varsa yok saymanız. İnanın zor gibi gözüküyor ama değil. Siz bir tanesiniz, yalnızca tek. Bu o kadar değer görülmesi ve el üstünde tutulması gereken bir şey ki. Birinden bir şeyler isteyerek yaptırıdığınız o sizin için anlamlı olan şeyi bir başkası canı gönülden yapabilir. Canı gönülden yapanlarla yaşamınızı sürdürün. İteklemeli bir ikili ilişkisi, ilişkide ki kişileri kendi benliklerinden çıkarır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

özleştik

Çok?