06.02.2023

İçim kan ağlayarak, buraya, konuşmaya ve içimi dökmeye geldim. Şu an takvimim 12.02.2023'ü gösteriyor. Başlığa yazmış olduğum tarih, Şubat ayının altısı, uyanıp elime telefonumu aldığımda Kahramanmaraş ilimiz üs olması ile birlikte daha 10 ilimiz de gece saatler 04.17'yi gösterirken deprem olduğunu öğrendim. İlk başta ufak bir şey olduğunu düşünsem de, ana sayfamın yalnızca bu haberler ile dolup taşması araştırmama sebebiyet verdi. Araştırmamın sonucunda hiçte küçük olmayan, hatta 10 ilin de 10'unda oldukça büyük hasarları olan 7.7 büyüklüğünde bir deprem olduğunu öğrendim. Elimden geldikçe, sosyal medyanın gücünü kullanarak, teyitli ve yayılması gerektiğini düşündüğüm hangi tür bilgi varsa yaymaya başladım. Daha sonra gün içerisinde, saat 1-2 sularında, 7.6 şiddetinde tekrar bir deprem oldu. Bu sefer biz de evin içinde oldukça şiddetli bir biçimde sallantıyı hissettik. Ben, Samsun da yaşamama rağmen o korku ve can havli ile ne yapacağımı şaşırdım. Merkez üssü ve üsse yakın şehirlerde ki insanları düşünemiyorum. Ki tam da olay 2. deprem sonunda daha da çığırından çıktı ve aşırı şiddetli bir hal aldı. Özellikle Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay illerimiz de yıkılmayan bina kalmadı. Sosyal medyada, yıkılan o müstakil evler ve binalar gibi birbirine girdi. Tam bir kaos sardı dört bir yanı. Sonra nasıl olduysa bir anda her şeyi düzene oturtmaya çalışan insanlar belirdi ortaya. İsim vermek istemiyordum lakin vermek zorundayım, yoksa içim rahat etmeyecek. Başta Haluk Levent (AHBAP VE EKİBİ), Oğuzhan Uğur (Babala TV), Delimine, Dilan Polat gibi kendi kitlesi olan ve ülkemiz de belirli başarılara ayak basmış tonlarca insanlar birlik olup, yardıma ihtiyacı olan insanlara hem maddi hem manevi yardımda bulundalar. Yüzlerce insanın enkaz altından sağ bir şekilde kurtulmasına vesile oldular. Yeri geldi çok büyük paralar, yeri geldi oldukça küçük paralar ile aynı çatının altında bağışlar topladılar. Bunların hepsi, bakın altını çizerek ve tekrar tekrar hatırlatarak söylüyorum 'sosyal medyanın gücü' ile oldu. Kısa bir toparlama yapacak olursam, ülkemiz bir anda kendini, dünyaca büyük bir felaket içerinde buldu. Ve bunun üzerine hemen elimden ne gelir, ne yapabilirimi düşünerek sosyal medya işi olan insanlar, koşuşturma işine girdiler. Ben de bu zaman zarfında yardımlarımı yaptım ve dualarımı ettim. Deprem anında 10 ilde yaşayan tanıdığım kim varsa yazmaya ve mesajlarım ile yanlarında olmaya çalıştım. Ertesi gün oldu ve okuduğum bölümün topluluğunda, deprem bölgelerine yardım amacıyla yollanacak malzemelerin kolileme ve tıra yükleme işi için, insana ihtiyaç duyulduğu söylenen bir mesaj aldım ve direkt hazırlanıp, yakın bir arkadaşıma da haber verip evden çıktık. Tam 5 gün boyunca elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Hatta bana sosyal güvenlik kurumunda çalıştığıma dair de bir sorumlu yeleği bile verdiler. Bu benim kendimi yetiştiriş biçimden kaynaklı olacak ki, yalnız, tek başıma 15 kişinin yapabileceği işi yapabiliyorum. Oranın başkanları bile beni sorumlu bilip, ben oradaysam 'gözüm arkada kalmaz Gülsimay burada' diye söyleyip, dışarı başka işleri halletmeye gittiklerine şahit oldum. Kırılmayan tırnağım, kesilmeyen bir yerim kalmadı. Ama size yemin ederim hiçbir zaman oflayıp puflamadım, yardımım dokunur, ne kadar yaparsam o kadar iyi, diye diye yardımda bulundum. Çevreme bilgi verdim ve nerede ne yapmaları, nasıl yapmaları gerektiğini anlattım. Yardımlarımdan sonra psikolojik olarak yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum. Burada da deprem olduktan sonra, biraz da empati ile içimi dehşet derece de bir korku ve çaresizlik hissi sardı. O psikoloji ile direkt kendime yakın hissettiğim kim varsa adreslerini istedim. Ne olur ne olmaz diye gözümün önünde tuttum. Hemen bir çanta hazırladım ve kaç gün boyunca gözüme uyku girmedi. Ağlamamak için kendimi fazla tuttum lakin deprem sonrası 2. gündü sanırım, bir video gördüm ve izlediğim video da bir amca cebinden petibör bisküvisi çıkarıp çocukları için sakladığından bahsetti. Petibör benim en sevdiğim bisküvidir lakin yemin ederim ondan değil ağlamaya başladım. İçim, anlatamam ama nasıl kötü oldu bir görseniz. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, kendimi durduramadım. Artık benim bile dayanacak gücüm kalmamıştı, orada ki insanları düşünemiyordum. Günler geçtikçe bedenim yorgun düştü ve uykusuzluktan, ağlamaktan şişen, acıyan gözlerim uykuya ara ara yenik düştü. Aldığım her bilgiyi sosyal medya hesabımdan insanlara duyurmak için çaba sarf ettim. Her gün Adana da yaşayan en yakın arkadaşlarımdan biri olan Sıla'ya, Samsun'da da bir ailesi olduğunu ve onu çok sevdiğimi hatırlattım. Twitter'dan yakınları vefat eden kim varsa önüme çıkan, çoğuna güçlü olduklarını ve her şey diyemesem de çoğu şeyin zamanla geçeceğini dile getiren motivasyon mesajları attım. Çünkü biliyorum ki şu dönem benim yaşadığımın 500 katı daha zor geçiyor onlar için. Zorlu geçen günlerde en önemli şey ise duyulacak birkaç hoş cümle ve biraz da motivasyondur. Bir gün, iki gün, üç gün derken günler geçti ve Türkiye'min dört bir yanından yüzlerce yardım tırları deprem bölgelerine kasaları tıka basa dolu bir şekilde yollara düştü. Daha sonra şöyle bir haberler ile karşılaşmaya başladım. 'Deprem bölgelerine gelen tır ve şahsi araçları bir grup yağmacı durdurup, tehtit ile ellerinde ki ürünleri, malzemleri, kendileri için alıyorlar.' Durup düşündüm. Ben nasıl bir ülkede yaşıyorum diye. Çok zorlu bir dönemden geçerken, her gün depreme maruz kalanlara yardım etmek, enkazlardan insanları çıkarmaya ihtiyaç lazımken, bir de bunlar gibi kalpsiz ve aklı fitne fesatlığa çalışan insanlar ile uğraşmamız gerekiyordu. Ama çok olmadan yağma yapan kim var kim yok yakalayıp eşek sudan gelinceye kadar şiddet uyguladılar. Her ne kadar şiddete karşı olsam da bu yaptıkları benim bile hoşuma gitti. Çünkü bu davranış tam bir vatan hainliğidir, başka hiçbir şey değil. Daha sonra karşımıza yanlış ihbar yapan mı, discord denilen uygulamada enkaz da kalan insanlar ile dalga geçmeler mi, Tiktok uygulamasında açılan saçma sapan, düşüncesiz ve cidden iğrenç yayınlar mı, desiniz ne dersiniz, hepsi yaşandı. Ülkemde ekmeğin fiyatı 14 lira bile oldu, 150 tl olan bir battaniyeyi 300 tl bile yaptılar. Bu karda, kışta , kıyamette, insan insanın halinden anlasa bile, anlamazdan geldi ya, başka hiçbir şey diyemiyorum. Pozitif şeylerden konuşmam gerekirse şu an yaklaşık 160-165 saat olacak ve enkazlardan hala canlı çıkan insanlar var. Hala bir umut gönüllü insanlarımız, Afad ekiplerimiz kazılarına devam ediyorlar. Aklıma gelmişken bir konu hakkında da konuşmak isterim. Okullarımızı uzaktan eğitime aldılar. Ben şunu söyleyip okul konusunda daha fazla yorum yapmayacağım. 3 yıldır üniversite okuyorum yalnızca 3 dönem, o da yaklaşık 1 buçuk yıla tekabül ediyor, okulda eğitim alabildim. Okuduğum bölüm de laboratuvar derslerim oldukça fazla fakat biz onların çoğundan faydalanamadık. Gelecek kaygımız her gün bir çıta daha yükseliyor ve bunun sebebi öğrenciler değil. Ülkemiz çok büyük badireler atlattı ki şu anda da o badirelerin en büyüklerinden birini yaşıyoruz. Çocuklarımızın (yeni doğan ve lise son çağı) psikolojisi atlattıkları bu durumdan kaynaklı olarak oldukça etkilendi, bunu hissedebiliyorum. Keşke elimden gelse hepsini toplasam ve daire oluştursalar etrafımda, onlara Küçük Prens okusam, beraber boyamalar yapıp, saklambaçlar oynasak. Umarım psikolojik destek için ellerinden ne geliyorsa yapabilen herkes yapar. Yaşanılan durum dünya çapı zor bir durum ve atlatılması fazla kolay olmayacak. Bence bunun herkes farkında. Ben elimden gelenin fazlasını yapmaya hep hazır bir şekilde bekliyor olacağım. Türkiye'mizin 71 ili ile birlik beraberliğini sağlayıp 10 ilimize merhem olacaktır, buna güvenim sonsuz. Durdum durdum ama bunu söylemeden yapamayacağım sanırım. Ülkemizi başka ülkeler ile kıyaslamaktan çekinsem de durup şöyle bir baktığım zaman Japonya'ya, helal olsun diyorum. Bilmem kaç büyüklüğünde depremler atlatılıyorlar ve geliştirdikleri her sistem ile nasıl da hiçbir cana zarar gelmiyor. Arkadaşlar deprem bir doğal afettir. Onu yok etmek gibi bir imkanımız yok lakin dünyamızda bilim diye de bir şey var. Kendimizi bilime ve fikirlere kapatmayalım ne olur. Deprem öldürmüyor, binalar öldürüyor. Ya twitterda ben çekiç arkası ile binanın hasarlı olup olmasığını kontrol edenleri gördüm. Bu şekilde olmamalı. Can basit bir şey değil. Lütfen tonlarca insanın vebaline girilmesin, yalvarıyorum. Daha fazla konuşmak isterdim fakat kimsenin şu yazdığım satıra kadar okuduğunu bile düşünmüyorum. Bu yazmak istediklerimin yarısı bile değil. Azar azar her konuya değinmeye çalıştım. Konunun sadece deprem ve can olmadığını, bu halde bile insanlığın ne duruma düştüğünü aktarmak istedim. Yıllar sonra unutulmaması gereken şeyler var. Hatırlanması ve hatırlatılması gereken şeyler. Evsiz kalan tüm kardeşlerim, abilerim, ablalarım, dilerim ki bir gün sizin eviniz şu an benim içerisinde bulunduğum evimden daha daha daha güzel ve sağlam olur. Bir daha böyle büyük zarar verici olaylar yaşamamk dileğiyle. Ve vefat eden tüm herkesin mekanı cennet olsun, Allah'ım sen o kadar yüce ve merhametlisin ki tüm hepsini cennetine kabul eyle. Yakınlarını kaybedenlerin de başı sağ olsun, yalnız hissetmemeleri için ben bu dünyadan göç edene kadar burada var olmaya devam edeceğim...
"Hatay benim şahsi meselemdir" -MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

özleştik

Çok?

Kırılmaya Dair Derleme.