.

     
 Oluru her zaman varmış gibi gözükebilir ama, denedikçe yokuş aşağı yuvarlandığınızı fark edersiniz. Siz bir tepe, o bir ovadır oysa. O gök mavi, siz ise kara. Zıt olduğunuzu bile bile zorlamaya devam edersiniz. Çünkü istersiniz. O kadar çok istersiniz ki, olması için kaç kere daha yuvarlanıp, dizlerinizin, avuç içlerinizin kanlarla kaplanacağını bilemezsiniz. Kaç kere daha acı çekeceğinizi, görmezden gelirsiniz. Acı nedir ki, çekerim geçer diye düşünüp, çokça kanatırsınız dizlerinizi. En sonunda pes etmeniz gerekir. İstediğinizden değil. Bunun olması gerektiğinden. Ağırdır yükü, kalbinize, içinize oturur. Kalkamazsınız belli bir müddet ayağa, çıkamazsınız o yataktan. Ya da durduramazsınız alıştığınız bir şeysiz geçecek ömrü düşlemeyi. O zaman anlarsınız işte düşlerin her zaman iyi olmayıp, deli gibi acımasız olduklarını. Bundan sonra daha az düş kurmanın, sağlıklı olduğunu. Uzaklaşmak istersiniz genelde, çoğu şey size onu hatırlatır, oluru olan ve artık olmayacak şeyleri. Biraz daha akar gözyaşlarınız gözlerinizden. Çabanıza ağlarsınız, gelecek olana. Onsuz gelecek olan geleceğe ağlarsınız. Yuvarlandığınız zaman her düştüğünüzde ağlamanız yetmiyormuş gibi, düşmekten yorulup pes edince de ağlarsınız. Ama en kötüsü, ağlayamamaktır. Uzun bir süre idrak edemeyip. Oluru olacak şeyleri tek başınıza yaparken, içinize oturan bir his ile dank eder kalbinize. İşte o zaman ağlarsınız. Pes ettiğinize değil. Kendi kendinize zarar verdiğinize...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hem öyle acıyorum ki kendime hem öyle seviyorum ki

Öyle

Dönemsel