Kayıtlar

Artık zor olsa da

Resim
Aylardır içimde yer edinmek gibi bir savaş vardı. Hayatımı sürekli olarak düzenleyip dağıttığım dönemden geçtim. Yardım bekledim iki üç edildi ama sonra yüreğim bir türlü anlaşılmadı. Böylelikle de yangın yerim büyüdü de büyüdü. Duygusal olarak kendimi çok iyi ifade etmeme rağmen hayatımda olan adama ulaşamadım. Çünkü ona göre haklılıklar ya da doğrular her zaman daha önemliydi. Kendimi anlatma ve duygularımı açığa açığa vurma uğruna büyük bir savaş vermek zorunda kaldım. Ruhum görülmediğinde yeteri kadar doğru anlatamadığımı düşünüp daha güzel anlatmaya özen gösterim. Oysa sorun benim ne kadar doğru ya da eksik anlattığım değilmiş. Anlattığım kişiymiş. Biri sizi anlamak isterse anlar, anlamak istemezse de dünyada ki en şeffaf dili kullanın ya da defalarca kez anlatmaya çalışın anlamaz. Çünkü bu yürek meselesidir. Kendime yaptığım en büyük yanlış sevilmek için kendimin çabalaması oldu. Ha tabii ki şunu demiyorum, kendini sevdirmek için ufak tefek yürekten gelen şeyler zaten yapar insan...

Bitmek bilmez kalp kırıklığı’

Resim
Bir yerde okumuştum, şöyle bir metindi; Gerçek bir özür, kırdığı yeri anlamayı, dinlemeyi ve iyileştirmek için düşünmeyi gerektirir; kendi nedenlerini açıklamayı değil. Ve o kadar anlamlı bir yazıydı ki benim için kendimi görür oldum. Bir özür dilendikten sonra benim için şu anlama geliyordu çünkü ‘tamam ben hatamı anladım, amacım kırmak olmasa da karşımdaki seni kırdım, seni bir daha üzmemek ve kırmamak için elimden gelen en iyi versiyonum ile sana geleceğim.’ Hatalar yapılır, sende bir kez geliyorsun dünyaya ve ben de bir kez geliyorum. Evet hayat bazı yerlerde daha farklı sorumluluklar, daha farklı yaşam biçimleri ve daha farklı hisler ile günlerimizi geçirmemize neden olmuşsa bile ben hata yaptıktan sonra özür dilemek ve daha sonra o hataya benzer başka hiçbir hatayı tekrarlamanın doğru olmadığını biliyorum. Eğer karşıdaki taraf bir şeye kırıldığını dile getiriyorsa onu sorgulama gibi bir hakka sahip değilimdir artık. Elimden tek gelen şey onu yeterince anlamak ve kırmamaya ...

Razı,

Resim
Artık razı değilim, çünkü dönüşmek istiyorum. Bundan aylar önce bir söz görmüştüm , tam olarak şöyle diyordu; “dönüşüm, hayatta ne istediğinizi bilmek değil, artık neye razı olmadığınızı fark etmekle başlar.” Yaşıyorum, yaşarken de razı değilim artık durmadan ağlamaya. Akacaksa gözyaşlarım mutluluktan aksın bundan sonra, ya da arada sırada büyük bir hüzün dolsun içime ona ağlayayım hüngür hüngür. Yaşıyorum, yaşarken de razı değilim artık sorgulanmaya. Bir şeyler istemiyorsam istemiyorumdur, istiyorsam istiyorumdur. Her olay herkese aynı duyguları yaşatmaz. Ondandır ki artık duygularımın sorgulanmasına razı değilim. Yaşıyorum, yaşarken de razı değilim artık anlaşılmamaya. İçimi açtığımda karşılık görmüyorsa duygularım, acılarım.. karşı taraftan gidiyorum. Doğru yer olsa anlardı zaten. Artık dönüşüm geçirmemin vakti geldi , fazla taviz verdim hayata, hayatımdakilere. Son zamanlarda kendimden çok fazla uzaklaştım, hayatı yaşayamaz oldum. Artık kendime çekiliyorum, öyle bir doğacağım ki ...

Dönemsel

Resim
Uzun bir dönemdir kendi içimde gerçekten psikolojik bir savaş veriyorum. Normalde kendimle alakalı aklımın ucuna gelmeyecek olan şeyleri yaşıyorum. Mesela kendimi onunla bununla kıyaslayıp, sürekli olarak yetersiz buluyorum. Ya da hiçbir işte başarılı olmadığımı düşünüyor ve hayatımın hep böyle ilerleyeceğini sanıyorum. Aslında bunların dönemsel olduğunu biliyorum, çünkü ben yeterince güzel ve yeterince başarılı bir kadınım.. Bunca zaman hayatla mücadele ettiğim esnada ‘umut’ kelimesini yitirmedim ama sanırım şu an kuru ekmekle dibini sıyırıyorum. Bence hayat dümdüz bir yol değil, ki sıradanlıktan çok hoşlanan bir insan değilim. Bundan dolayı iniş çıkışlardan çok şikayet etmemeye çalışıyorum. Çünkü hayatın çalkantılı anlarını seviyorum. Ama artık öyle bir anın içindeyim ki, tüm ruhum anlaşılmamak, acı çekmek, yetersiz hissetmek ile sarılı durumda. Elbet geçer, geçmesini de istiyorum zaten. En büyük korkum bu düşüncelerim geçerken beni de kendimden alıp götürmesi.. Herkesten uzaklaşmış...

Hem öyle acıyorum ki kendime hem öyle seviyorum ki

Resim
Hem öyle acıyorum ki kendime, hem de öyle seviyorum ki kendimi. Kız diyorum bazen, helal olsun sana bunca acıyı, yükü, küçücük midende oluşan büyükçe krampları nasıl da hallettin. Ya da halledemezsen bile halletmeye çalıştın. Kollarımı açıp kocaman sarılmak geliyor içimden, ellerimi yanaklarıma koyup, alnımdan kocamann bir öpücük alasım var. Ama sonra çok da üzülüyorum kendime, ne gerek vardı ki bunca acıyı çekmene, nasıl senin mavi, kocaman, boncuk gibi gözlerinden yaşlar aktı milyonlarca litre. Neden o hep temiz tutmaya çalıştığın kalbine sancılar saplandı. Kendime üzüldüm, çok çabalamasam bu kadar üzülmezdim. Raya oturtmak için, mutlu yaşamak için, sevmek ve sevilmek için bu kadar çabalamasam bu kadar üzülmezdim. Yaşar mıyım bilmem ama bundan 5 sene sonra dönüp geriye baktığımda 23 yaşının içinde ki o zamanlar dev gibi gelen acıları çeken, o küçük kızı öpesim olacak, o yüzden şimdi kendime sıkıca sarılıyorum ve kendimi kazanıyorum. Acılar gelip geçer Güls, seni mutlu eden şeyleri ha...

Öyle

Resim
Kendimi tanımaya başladığımdan beridir, yani yaklaşık bir 5-6 sene falan, hep ağır sorumluluklar altında ve birilerine yardım ederken buldum kendimi. İyilik yapmayı çok severdim, yanlış anlaşılmasın hâlâ daha çok seviyorum aslında, sadece şeyi fark ettim zaman ilerledikçe iyilik göstermen gereken insanların da sayısı oldukça eksilere düşüyor. Az iyilik yaptıkça kendimi hep kötü hissetmeye başladım aksine böyle olmaması gerekiyormuş çünkü herkese iyilik yaramıyor. Atalarımız şey der “iyilik eden kötülük bulur” çok haklılar, çocukken anlamadığım ne varsa yaş aldıkça hep daha anlamlı geldi. Bunca sene kendimden ödün verdiğim şeyler hak etmeyen demeyeyim de, iyiliği burnumdan getireceğini bilmediğim insanlara verilmiş birer nimetmiş. Artık bir şeylerin değişmesi için ‘öyle’ demek gerektiğini anladım. Bana acı veren herkese bundan sonra öyle kelimesini cuk diye yapıştırmak istiyorum. Hayat aslında zor mu yoksa biz mi zorlaştırıyoruz henüz orasını bilebilmiş değilim ama öyle işte..

Beklemek

Resim
Çok sevdiğim Nil Karaibrahimgil şey diyor "Birinden bir şey bekleme, onun yerine birine bir şey ver, bak neler olacak seyret sonra". Çok güzel bir cümle değil mi? Almak için çabalama, sen ver ve zaten o verdiğini aldıktan sonra sana da aynısına eş bir şeyler vermek için çabalayacak.. Bir şeylerden kastım duygu olarak. Hayatım boyunca vermeye çalıştım. Bir güler yüz, bir sırt sıvazlaması, bir bakış, bir söz.. Yeri geldi karşılığını aldım, sıkı bir iki dostum var, o kadar da yalnız değilim ama yine onlardan da hep bir şeyler bekledim. Belki de onlar da benden beklediler ama hep veremedim, karşı cinsle olan ilişkide de bu böyledir. Hayat hep bir alma verme dengesi üzerine kurulmamış zaten, bitkiler mesela karbondioksit alır oksijen verir, ya da döngüler (azot, karbon, oksijen...) yani diyorum ki alırsın ve verirsin. Ben vermeyi tercih ettikçe karşı taraftan da bir şeyler alırım sandım. Ama sadece sandım. Aslında o verdiğini düşünüyor ama bana ulaşan bir şey yok. Bekledim, verdim...